Page 184 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 184
184 Gül'den Bülbüllere
Zikr ü fikrü ibadetle varılmaz bu yola
Hizmetinde dâim ol şeyhin rızâsını dile
Hubb-u lillâh âşık ol gönlüne girmeklik ile
Sen seni mahveylemektir “lâ” yı “illâ”dan garaz
Mevlâ’yı fehm eylemektir bil ki nefsinden garaz
Bir de buyuruyor ki:
“Utlub-ul-ilme minel-mehdi ilel-lahd”durma sen
Birkaç esmâ bilmek ile Hakk’ı bildim sanma sen
Sohbet-i Pîre devam et rûz u şeb usanma sen
Zat-ı Hakk’ı anlamaktır bin bir esmâdan garaz
Cenâb-ı Hak “Az da olsa hizmette devamlı olan makbuldür.” buyuruyor.
Allah’ın sıfatları var, zâtı var. Bin bir ismi var. Sekiz sıfatı var. Ama zâtı
birdir. İnsanlar aklıyla, okumakla Allah’ın isimlerini bulurlar. Sıfatlarını
bilirler. Sıfat nûruna ulaşırlar. Ama zât nûruna ulaşmak mümkün değil.
Zikir, fikir, ibadetle de varılmaz. İşte meşâyihe teslim olmaktan maksat
Allah’ın zâtını anlamaktır. Allah’ın zâtının nûruna insanlar ne ile ulaşırlar?
Aşk ile ulaşırlar. Aşk-ı muhabbeti nerden alırlar? Evliyâullâhtan.
Aşk-ı muhabbet hânesi
Âlem ânın divânesi
Hep cümle hüsnün ânesi
Bir insan zengin olur. Onun evinde çok giyecek ve yiyecek eşyası olur.
Çıplaklar gelsin buradan yiyeceğini, giyeceğini götürsün. Öyle ise bu
muhabbetin de bir dağılan yeri var. Neresi bu? Evliyâullâhın kalbi.
Zâhirde görünen: İhvanlar evliyâullâhın dergâhına geliyorlar. Geliyor,
ders alıyor. Hizmetini görüyor. Bir muhabbeti var. Nereden aldı? Muhabbeti
sana herhangi bir cisim olarak vermedi. Nereden verdi? Kalbinden.
Bütün güzelliklerin annesi diyor. Evliyâullâh Allah’ın sıfatları ile
sıfatlandığı için, güzelliklerin güzelidir.
Cenâb-ı Hak: “Biz insanı çok güzel halk ettik.” buyuruyor.
Teâlallâh ne hûbzibâ yaratmış kâmil insanı
“Nefahtu fîhi min rûhî” deminde kılmış ihsânı
Dem: Bir nefestir.
Cenâb-ı Hak: “Biz Âdem’i halk ettik. Kendi ruhumuzdan ruh üfledik.”
buyuruyor.
Demek ki insanlara ruh üflenmiş. Ama ruh ulvî bir âlemden geldi. Ulvî
âleme çıkarmak lazım. Bir de bu ruhu süflî âleme düşürmek de var. Zâhirde
bu ruh ne ile çıkar yükseklere? Şeriat, tarikat, hakikat, mârifet.
Şeriat: Görünen bir şey. Şeriatı görüyoruz, yaşıyoruz, biliyoruz. Tarikat:
Görünmeyen, bilinmeyen bir şey. Zâhir değil o. Tarikat ruhumuza olan bir
muameledir. Bu olmazsa eğer ruhumuz terakkî edemiyor.
Çok çektim ise iftirâk
Kalmadı gönlümde merak
Aşkın bana oldu Burak
Görün beni aşk n’eyledi
Âhiri derviş eyledi