Page 66 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 66

66                                                 Gül'den Bülbüllere



                                  “Kimi görsen Hızır bil,
                                   her geceyi Kadir bil.”



                                                                   (16 Aralık 1989)

               Aldadı aldadı dünya beni aldadı
               Dibi zehir dolu yüzünde var bal tadı
               Bu  yolda  hüzün  de  var,  bal  da  var.  Bal  gibi  tatlı  görünen  bu  dünya
            zehirliyor da haberimiz yok. İnsanın tanıdığı bir dostu olur. Yüze dost. Ama
            içinde düşmanlığı var. Seni öyle kolluyor ki, seni gafil bulsa da düşmanlığı
            yapsa... Dost görünen kimseye gidersin, o da sana bal şerbeti diye içerisinde
            zehir  doldurur  getirir.  Sen  de  benim  dostum  bana  şerbet  verdi,  ikram  etti
            diye alır içersin. Zehirlenirsin.
               Biz de bir âletiz, konuşturuyorlar, konuşuyoruz. Cansızı da konuşturur.
            Kelâm-ı kibârda şöyle:
               Gâhi şecerden söyler ol gâhi hacerden söyler ol
               Gâhi beşerden söyler ol bir mantık-ı bürhânıdır
               Hacer: Taş. (İsa Kelîmullâh’ın taşı.)
               Şecer: Ağaç. (Musa Kelîmullâh’ın yanındaki asası, ağaç.)
               Bürhan: Kurtuluş.
               Cenâb-ı Hak; taşı da konuşturur, ağacı da konuşturur.
               Bunlar  hizmet  görmüşler.  İnsanların  göremediği  güçleri,  kuvvetleri,
            sanatları bunları yapıyorlar. Deryaya vuruyor. Derya yükseliyor yol açılıyor.
            Firavun,  ta  şarktan  garbe  hükmediyordu.  Musa  (as)’ın  yaptığı  işleri
            biliyordu.  Ama  inadı  vardı. Hâşâ,  Musa’yı  sihirbaz  zannediyordu.  Firavun
            şarktan garbe bütün sihirbazları topladı.
               Tefsirde şöyle geçiyor:
               Bütün  topladığı  sihirbazlar  gelmişler  ki  Musa  Kelîmullâh’ın  sihrini
            bastıralım. Hâşâ estağfirullah. Bu sihirbazların 200 deve yükü sihir âletleri
            varmış.  Artık  kendileri  kaç  kişiydi  belli  değil.  Yılanlar,  canavarlar  vardı.
            Musa Kelîmullâh asâsını nasıl bırakıyorsa bunların hepsini yutuyor.
               Firavun yine:
               ¾  Yâ Musa! Sana inanacağım, diyor.
               Musa Kelîmullâh:
               ¾  Tut şunu, diyor.
               Asâya  elini  atıyor.  Ama  asâ  elinde.  Bir  de  bakıyor  ki  200  deve  yükü
            sihirbazların  âletleri  yok  olmuş.  Bütün  sihirbazlar  Hz.  Musa’ya  inandılar:
            “Sen hak Peygambersin.” dediler.
               Firavun etrafı sargıya almıştı askerleri ile.
   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71