Page 71 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 71

Tasavvuf Sohbetleri -1                                             71

               Yani bütün güzelleri, makbul olanları birisi yazmış. Biri de küsûfât. Yani
            halkiyetin içerisinde küçük, daha kıymetsiz olanları yazmış. İnsanlar da dahil
            burada.  Eğer  insanlar  ulvî  makama  ulaşırlarsa,  o  güzelleri  yazan  Kalem’e
            dahil oluyor. Süflî âleme düşerse bu sefer küsûfâtı yazana dahil oluyor.
               Tîn Sûresi’nde buyuruyor:
               “Biz insanı çok güzel halk ettik. Güzellerin güzeli halk ettik. Çok güzel
            halk ettiğimiz insanı biz cehennemde esfel-i sâfiline düşürürüz.”
               Cehennemdeki esfel-i safilin ne?
               Cehennemin en derin, en karanlık, en cefalı yeri.
               Cennete de en yüksek makam: Âlâ-i illiyyîn. Birden başlıyor, yüze kadar.
            Cehennemde  de  birden  başlıyor,  yüze  kadar.  En  çukur  yer  esfel-i  safilin.
            Şeytanlar, en çok isyan edenler orada.
               Ne  ikram  ediyor  Zeliha  Mısırlı  hanımlara?  Bir  tane  tabak.  Birer  tane
            turunç veriyor veya elma veriyor. Artık rivâyetler var burada. Nar veriyor.
               Diyor ki:
               ¾ Herkes  almış  olduğu  narları  kesmesin.  Ben  “kesin”  deyince  kese-

            ceksiniz bu narları.
               Herkesin  tabağı  yanında,  narlar  ellerinde,  bıçakları  yanlarında.  Tamam
            olduktan sonra onlara: ‘Kesin.’ diyor.
               Onlar kesmeye başlayınca perdeyi kaldırıyor. Yusuf aleyhisselam’ı per-
            denin arkasına koymuş. Evin içine siyah bir perdenin arkasına gizliyor. Na-
            sıl  ki  kaldırıyor,  bu  ev  bir  ışıldıyor!  Nerden  geldi  bu  ışık?  Bakıyorlar  ki
            karşıda bir suret var. Bir cisim var. Yusuf aleyhisselam’ın güzelliği. Ev ışıdı.
            O  güzellik  bunların  gönüllerini,  kalp  gönüllerini  çekti.  Daha  kendilerine
            hâkim  olamıyorlar.  Hepsi  oraya  bakıyorlar.  Fakat  oraya  bakayım  derken,
            narı keseyim derken herkes ellerini kesti. Kanları akıyor, hiç haberleri yok.
            Ne kandan haberleri var ne de ellerini kestiklerinden haberleri var. Gözlerini
            oradan  bir  türlü  ayıramadılar.  Yusuf  aleyhisselam’dan.  Neyse  ki  perdeyi
            indirdi. O zaman oradan gözlerini ayırabildiler. O zaman baktılar ki ellerini
            doğramışlar.
               ¾  Sen haklısın.
               Ellerinin acısını bile duymamışlar.
               ¾  Biz daha sana bir şey söylemiyoruz, dediler.
               ¾  Hâşâ, bu beşer değil, melektir, dediler.
               Hayvanî  sıfatta  olan  bir  insana  bu  ceset  perde  olmuş,  örtüyor.  Beşerî
            sıfatta olanı da bu ceset perde olmuş örtüyor. Melekî sıfatta olanı da ceset
            perde olmuş örtüyor. Sıfatları vardır insanların. Bunların önünde perde var,
            görülmüyor. Bu perde cisim, ceset. Bu sıfatları perdeleyen bu cisim çürüyor.
            Ama  o  hayvanî  sıfatta  kalmışsa  Cenâb-ı  Hak  onu  bir  hayvanî  sıfatta
            diriltecek. Ruh da o cisimle beraber cehennem azabı görecek. Beşerî sıfata
            geçmişse, beşer surette Cenâb-ı Hak buna bir cisim halk edecek, o cesetle o
            ruh kalkacak, gidip cennete sefasını sürecek.
               Bu  dünya  âleminde  işte  bunlar  kazanılıyor  insanlar  tarafından.  Allah’a
            isyan  edenler  hayvanî  sıfatta  kalıyorlar.  Allah’a  itaat  edenler  beşerî  sıfata
            geçiyorlar. İtaat varlığını da geçenler melekî sıfata geçiyorlar.
   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76