Page 72 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 72

72                                                 Gül'den Bülbüllere

               Soru: Beşerî sıfattaki suret dünyadaki surete benzeyecek mi?
               ¾  Tabii benzeyecek ama yalnız mesela, Hacı Efendi 80 yaşında ölüyor,
            bir başkası 20 yaşında ölüyor, genç. Öbür dünyada herkes 33 yaşında olacak.
            Ama beşerî sıfatta ise cennette herkes aynı yaşta, aynı boyda olacak.
               Soru: Yüz hatları nasıl olacak?
               ¾ Yüzleri de aynı olacak. Ama beşerî sıfata geçmişlerse böyle olacak.

            Melek  sıfatına  geçenler.  Onlar  başka.  Melek  sıfatına  geçenlerin  sıfatından
            bahis olmaz ki. Ondan bahis yok. Onun için buyuruyor ki kelamda:
               Bir Yusuf-u cemal server-i hûbân
               Hz. Şeyhim’den gösterir nişan
               Kâbil mi vasfını söylesin lisân
               Yandırır büsbütün dünyayı zülfün

               Hûblar meydânında Yusuf-u sâni
               Haraca bağlamış hep Gürcistân’ı
               Al yanak üstünde eyler seyrânı
               Gözetir gonca-i hamrayı zülfün

               Yanağında feryad eyler andelib
               Râkipler dermesin güllerimizi
               Server-i hûban: Çok güzel, güzelliği her şeyi yok ediyor demek.
               Salih Baba’nın divanında vardır ki:
               Şeyhim güneştir ben onun zerresiyem
               Bir de buyuruyor ki:
               Bu girye-i nalanıma kıl merhamet ey şah
               Pek güç bulunur sen gibi bir ârif-i billah
               Övmüş de yaratmış seni Ol Hazret-i Allah
               Görün nice mahbub-u Hudâ var bu beşerde
               Sevdim seni seydâ-i cihân hayır ve şerde
               Allah’ın  güzel  insanları  var.  Nerede?  Bu  beşer  insanların  içerisinde,
            övmüş de yaratmış diyor.
               Girye-i  nalan  ne?  Yani  onun  ruhu  evliyâullâhın  maneviyatını  görmüş.
            Onun güzelliğini görmüş.
               Girye-i nalan: Ağlamak, giryan çok yanarak, çok feryat ederek ağlamak.
            Niye?  Evliyâullâhın  maneviyatını  hissetmiş.  Maneviyatını  görmüş.  Ruhu
            yanaraktan  onu  arıyor,  istiyor.  Ağlaması,  yanması  ona.  Âşıkların  ciğeri
            yanarmış, pişermiş. Sen, ben görebiliyor muyuz onu?
               Ama  yanarmış.  Bunu  gören  var  mı?  Biz  bilemiyoruz.  Göremiyoruz.
            Gören, bilen var mıdır? Vardır. Senin ciğerin yanmasını biz bilemeyiz ama
            onu erbabı bilir. Evliyâullâh bilir. Zaten o yakıyor. Yakan o. Niye yakıyor?
            Seni  varlığından  kurtarıyor.  Seni  canana  ulaştırıyor.  Senin  varlığın  bir
            benliktir,  ayrılıktır.  Allah’tan  ayrılığın  senin  varlığındır.  Senin  varlığın,
            Allah’tan ayrılık. Varlığından kurtulsan Allah’a ulaşırsın. Varlığından nasıl
            kurtulacaksın? Parça parça etsen yok olmaz. Ateşe atsan yok olur.
   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77