Page 75 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 75
Tasavvuf Sohbetleri -1 75
Sadece bizde var. İnsan kaç yaşında olursa olsun. Ne kadar günahı olursa
olsun. Bir boy abdesti almakla bütün günahlarından kurtuluyor ve hiç günah
kalmıyor. Onun için kaza namazları da emretmiyor büyüklerimiz. Çünkü
kazası da kalmıyor. Geçmişte bütün isyan içinde olan hayvanî sıfattaki bir
insan, el tutup da boy abdesti almakla hepsinden kurtuluyor. Onu hayvan
sıfatından kurtarıyor.
Seni hayvan iken insan eder şeyh
Gönüller şehrine mihmân eder şeyh
İçirip bir kadeh aşkın meyinden
Gedâ iken seni sultan eder şeyh
Geda: Kul.
Sana Allah’ı sevdirir. O sevgiyle seni Allah’a ulaştırır:
“Kapısında kul var sultandan içeru” buyuruyorlar.
Ete kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm
Onun için Mevlânâ “O geliyor, O…” diyor. Şems’in kemâline demiş.
Şems’in kemâlinde ise Allah’ın sıfatları tecellî etmiş.
İbrahim aleyhisselam Cenâb-ı Hak’tan iki şey istemiş. Peygamberi-
miz’den sonra Cenâb-ı Hakk’ın en çok sevdiği peygamber odur.
Birinci isteği şu oluyor:
“Yâ Rabbî, Sen bu insanları ölünce dirilteceksin. Acaba nasıl dirilte-
ceksin çok merak ediyorum?” diyor, inandığı hâlde.
Cenâb-ı Hak ne emrediyor:
“İbrahim! Dört tane büyük kuşun başlarını kes. Onların her birini götür
bir dağın başına koy. Vücutlarını da bir dibekte döv. Tüylerini, kemiklerini
iyice döv.” Yapıyor bunları, vücutları karıştı ve macun oldu. Başları dağların
başında.
“Ya İbrahim, sen bunların isimleri ile seslen.”
“Tavuk, hindi, ördek, kaz…”
Macun olmuş etlerden her bir kuşun eti bir tarafa ayrılıyor. Kemikleri
bütünleşiyor. Etleri kemiklere yapışıyor. Tüyleri, etleri bütünleşiyor. Başları
gelip takılıyor.
Secdeye kapanıyor Hz. İbrahim.
İkinci isteği de şu:
“Yâ Rabbî! Sen yemekten, içmekten, gitmekten, gelmekten münezzehsin.
Bu dünya hanemde seni bir göreyim. Ne olur buraya gel!” diyor.
Cenâb-ı Hak:
“Yâ İbrahim, filanca gün filanca saatte geleceğim.” diyor. İbrahim
aleyhisselam ne yapıyor? Onda hizmet gören çok. O kadar temizlik, o kadar
hazırlık, o kadar hizmet ki... Neyse misafir geldi. O kadar ihtiyar ki beli
bükülmüş, ağzından salyalar akıyor. Dura dura yürüyen bir ihtiyar geliyor.
Gözünü çapak bürümüş. Üstü başı eski bir hâlde, böyle değişik bir hâlde
geliyor.