Page 79 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 79
Tasavvuf Sohbetleri -1 79
Kalb-i selim sahibi ne demek?
Bütün düşüncelerinizi atacaksınız. Gelir ama tutmayın. Gelen şeyle
kalbinizi meşgul etmeyin. Atın, geleni atın. Eğer bir yönden sıkıntınız var da
o geliyorsa, gelsin, siz atın, bu da bir cihaddır. Burada bir cihad yapı-
yorsunuz siz. Cihad da Allah’ın emri. Siz burada bu cihadı yaptığınızdan
dolayı nimetiniz ihsan edilecek burada.
Alacağınız, vereceğiniz, hastalığınız mı var? Borcunuz mu var? Kendi
vücudunuzda bir hastalığınız mı var, arızanız mı var? Veyahut da bunlar
değil de bir nefsanî arzunuz mu var, maddî arzularınız mı var? Bunların
hepsini gönlünüzden atın. Kalbinizi Allah’a yöneltin, Allah ile meşgul olun.
Amelimizin nuru tecellî edecek burada. Velâyet nuru tecellî eder. Çünkü
burada velilerin isimleri okunacak. Ta ki Resûlullâh Efendimiz’den alınıp,
silsilemizdeki büyüklerin isimleri, meşâyihimize kadar okunuyor. Bunların
hepsi velâyet sahibi. Velâyet demek, Allah’ın varlığına ulaşmışlar. Allah’ın
varlığı onda tecellî etmiş. Bunlar gelirlerse, teşrif ederlerse zâhirde
gördüğümüz cisimleri ile gelmiyorlar. Onlar manevî cisimleriyle geliyorlar.
Ama onlar boş gelmezmiş, hepsi bir hediye ile gelir. Fakat kelâm-ı kibarda
şöyle geçiyor:
Seni hayvan iken insan eder şeyh
Gönüller şehrine mihmân eder şeyh
İçirir bir kadeh aşkın meyinden
Gedâ iken seni sultan eder şeyh
Haber verir hakikat illerinden
Sana çok tuhfeler ihsan eder şeyh
Sana çok hediyeler gelecek ama zâhirdeki bir metâya benzemiyor ki...
Dille söylenecek bir şey değil ki. Nurdur, Allah’ın nuru. Veyahut da burada
bir makam, mevki var, manevî nimet, çeşitli çeşitli nimetleri vardır. Onlar
manevî doktordur. Burada belli ki bir hastaneye geldiniz. Burada herkes
tedavi görecek. Ama burada ruhî tedavi göreceksiniz. Bir insan doktora gidip
de derdini söylemese, doktor onun evine girip de senin derdin şudur demez.
Bakın bir kelâm-ı kibar var:
Evvelâ derdi kazanıp sonra gel derman ara
Bahr-ı aşkı nûşedüb enâbı yok umman ara
Bahr: Deniz. Umman: Daha büyük deniz. İcabında aşk badesi, senin kal-
bini umman eder. Şimdi burada bize ters düşen bir kelam var. Hiç kimse dert
istemez. Dertten kaçarlar. Hiç kimse hasta olmak istemez. Hastalıktan kaçar-
lar. Ama bu manevî dert isteniliyor. İstenmesi de gerekir.
Ne için? Eğer bu manevî derdimizi istemesek, manevî derdimiz olmasa,
ebedî firakta, ebedî ayrılıkta, ebedî azapta kalacağız. Onun için ehl-i kelâm
buyuruyor:
Hasret-i hicrân odundan var mı artık bir azap
Ayrılık ateşinden daha büyük bir azap olamaz insanlar için. Ama bu ayrı-
lık bizim ruhumuzun ayrılışı, Allah’a ne ile ulaşacağız? İşte bu gibi amel-
lerle. Şeriatımız, tarikatımız, hakikatimiz var. Hakikate ne ile ulaşacağız?