Page 84 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 84
84 Gül'den Bülbüllere
tepeden aşağıya vuruyor. Allah kalbinde. Her bir geleni atacaksın, kalbini
Allah’la meşgul edeceksin. Biz de en eftali budur. Bütün ehl-i Sünnet
âlimleri, bil-ittifak kararı “Lâ ilâhe illallâh” eftal-ı zikirdir. Bize göre değil.
Bize göre o ibadettir. Bize göre eftal olan kalbi Allah ile meşgul etmektir.
Cenâb-ı Hak da ne buyuruyor âyette: “Kulum ben sana şah damarından
daha yakınım.”
Burada bir sohbet aktarayım:
Muhammed Şemsettin-i Hudâ Hazretleri âlimmiş. Genç yaşta meşâyih
arıyor. Çok aramış âlim olduğu için. Âlimler öyle herkese kapılmazlar.
Kaşgar vilâyetine gelmiş. O bölgeyi aramış. “Tekkeler, zâviyeler nerededir?”
diye sormuş. Orada zâhirde çok kalafatlı, çok etraflı olan Müredim-i Havâfî
isminde bir zât varmış. İlmi de fazla imiş. Fakat cehrî zikir yaptırıyormuş,
onu göstermişler. Gitmiş onları zikirde bulmuş. Bakmış ki bağırıyorlar,
çağırıyorlar, sallanıyorlar. “Haktır.” demiş. İnkâr etmiyor ama hoşuna gitmi-
yor.
Arıyor. “Başka daha yok mu?” diyor. Hepsini geziyor. En son Nakşiben-
dî halifelerinden Sadettin-i Kaşgarî Hazretleri’ni tarif ediyorlar. Gelip onları
da zikirde buluyor. İkindi namazını kılmışlar, ikindi namazının peşinden
hatmeye oturmuşlar. Ama ses yok. Halka olmuşlar, başlar eğilmiş. Orada
Cenâb-ı Hakk’a bir ilticâda bulunuyor:
“Yâ Rabbî, ‘külli şey’in kadîr’sin. Her şey sana âyandır. Her şeyden
haberdarsın, onlar seni zikrediyorlar. Ses yok. Hareket yok. Bu nedir?”
diyor.
Cehrî zikir yapanları sevmiyor. Hoşuna gitmiyor. Âlim olduğu için
bunların bu sessizliklerinden o kadar zevk alıyor, o kadar hoşuna gidiyor ki...
Hafî zikir hakkında çok âyet var, ama cehrî zikir hakkında bir hadis var.
Sonra hatmeyi bitiriyorlar, gözlerini açıyorlar. Şeyh Efendi Sadettin-i
Kaşgârî hazretleri bakıyor ki kapıda bir genç dikiliyor. Eli ile işaret ediyor:
“Buraya gel, ileri gel!” diyor. Çekiyor yanına ve şöyle bir ifade de
bulunuyor:
Şüphesiz nâdân-ı abdâl kârıdır
Zikirde beyhûde feryâd eylemek
“Nahnu akrabu”sırrın fehmetmeyip
Hazırı gâib gibi yâd eylemek
Diyor ki: “Ne tereddüt ediyorsun? Şüphe yok ki onlar fehmedemiyorlar,
anlayamıyorlar. Cenâb-ı Hak: ‘Kulum Ben sana şah damarından daha
yakınım.’ buyuruyor. Şah damarı da kalbimizde olduktan sonra... Allah
kalbimizde. Daha niye bağıralım? Hazır olan bir şeyi gaipteymiş gibi
aramak…” Tabii kendisi âlimdi zaten. Kendisini ona teslim ediyor. Yakın
zamanda, az zamanda çok büyük bir insan oluyor.
Bizim bu teveccühümüzde de cezbe sahipleri biraz kendilerini teskin
etsinler. Fazla bağırıp çağırmasınlar. Çünkü evet cezbedir, inkâr edilmez.
Hak’tandır fakat cezbe de bir hâldir. İnsanlar hâli atamıyor ama hâli
büyültebiliyor, küçültebiliyorlar. Sa’y ederek cezbeyi ne kadar muhafaza
ederse o kadar terakki ediyor. Cezbede terakki var. Ama cezbeyi ne kadar