Page 85 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 85
Tasavvuf Sohbetleri -1 85
muhafaza ederse o kadar terakki var. Cezbe bağırarak olur, çırpınarak
hareketle olur. Ağlamaktan gelir. Hepsinden eftal olan da ağlamaktır.
Peygamber Efendimiz: “Çok ağlayın, az gülün.” diyor ya onun için
ağlamakla gelen cezbe bağırmaktan, çırpınmaktan daha kıymetli oluyor.
Ama bu hâller irâdeyle olursa bu sefer de günah işliyor. Bir sevap kazanayım
derken günah işliyor. Birisinde bir cezbe var. Heveslenip ben de yapayım
derse günah işliyor. Bizde irâde ile Allah diye bağırmak suçtur, günah-ı
kebâirdir. Bizim zikrimiz sessiz, hareketsiz. Ama cezbe ile olursa suç değil.
O bir muhabbetten geliyor, makbuldür. Ama bunun daha makbulünü elde
etmek için cezbeden de geçmek lazım. Zamanla, tedricen tedricen geçecek.
İtimat edin bizde de vardı cezbe. Tavuğun, horozun başı kesilince nasıl
çırpınırsa biz de öyle idik. Fakat evde olsa dahi kardeşlerim, affedersiniz
hanımım dahi uzaklaşırdı. Bir gözümü açardım ki annem almış başımı
dizlerine, ağlıyor. Ama annem de ehl-i cezbe idi. Hani ‘dertli bilir dertli
hâlini’ diyor ya.
Şeyh Efendimiz: “Oğlum cezbe zahmettir. Meşakkattir ve de bir hâldir.
Ondan geçmek lazım ki terakki etsin insan.” derdi.
Gelelim diğer cemaatimize: Bağıran bir kimseye kimse gözünü açıp bak-
masın, bu niye bağırdı diye. Şeyh Efendimiz’in bir sefer teveccühünde bir
kimse öyle bir cezbelendi ki affedersiniz bir beygir nasıl debelenir, silkinirse
öyle oldu. Cemaatin içerisinde korkanlar da olmuş. Sade vücudu
sallanmıyor, salonu da sallıyor. Öyle cezbe vardır. Bu çırpınan kimdir diye
açmayın, bakmayın. Bunlar yasak. Teveccühe başlarken teveccühün bir
oturma usulü var, oturtturacaklar. Oturduktan sonra teveccühe başlarken bir
kimse tarafından bir nida olur: Estağfirullâh. Hatmelerde olduğu gibi.
Estağfirullâh nidâsı olunca herkes gözlerini yumacak. O andan itibaren
bütün düşüncelerini kalbinden atacak, râbıta yapacak, kalbinde de Allah
Allah zikrine devam edecek. Bütün gelen düşünceleri, şuğülleri atsın, kalbini
Allah ile meşgul etsin. Ta ki teveccühün sonuna kadar açmasın. Oturmaya
müsaade edilmiştir. Yani müsait ise dizüstü otururken bacağı ağrıdı ise
değiştirir. Bu olabilir.
Gözlerinizi kapatınca 25 estağfirullâh okuyun. Kendiniz işiteceğiniz
kadar, hatmelerdeki gibi. Ama sağınızdaki, solunuzdaki duymasın. Kendi
işiteceğiniz kadar. Sonra yapacağınız bir şey: kalbinizle, gözünüzü muhafaza
edin. Râbıta karşınızda, Allah da kalbinizde. Ne zamana kadar? Teveccühün
sonuna kadar. Teveccühü bu günahkâr yapacağız. Fakat bizim için iki rekât
namaz var. Kılıyoruz. Namazdan sonra üç defa estağfirullâh aşikâr
okuyoruz. Okuduğumuz zaman siz hiç okumayın. 25 estağfirullâh okuyoruz
ama, üçünü aşikâr yirmi ikisini gizli okuyoruz. Biz üç defa estağfirullâh
okuduğumuz zaman siz hiç okumayın. Ondan sonra dualar var. Gizli aşikâr
okuyoruz, kalkıyoruz. Teveccühte bu safların arasında gezeceğiz. Kelâm-ı
kibâr gönlümüze ne himmet olursa onu okuyacağız. Sırtınıza da el
vurulacak. Bu kelâm-ı kibâr okunduğu zaman, sırtınıza el vurulduğu zaman
deyin ki Şeyh Efendimiz Dede Paşa Hazretleri bu teveccühü yapıyor. Zaten
kelâm-ı kibârda öyle geçiyor:
Kibrid-i ahmerdir şeyhin nefesi
Yakar dil şehrinde bırakmaz pası