Page 116 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 116

116                                                Gül'den Bülbüllere

               Buradaki  cemaatin  şeriatı  ve  tarikatı  var.  Allah’a  şükür,  ibadetiniz,
            ameliniz de var. İnancınız, amelinizle buraya toplandınız. Buraya geldiniz.
            Fakat hanenizde beyiniz, oğlunuz, kızınız var. Bunlar günahtan kaçmıyorlar.
            Haramdan  sakınmıyorlar  belki.  Haram  nedir?  Mükellef  olmuş,  15  yaşına
            girmiş, örtünmemiş. Hatta kız çocuklarının daha da erken örtünmesi lazım.
            Başını  açınca  her  gün  her  saat  günah  işliyor.  Allah  yasaklamamış  mı?
            Yasaklamış. Bu herkesin evinde var mı? Var. Bundan nasıl kurtulacağız? Bir
            taraftan  Allah’a  sığınacağız.  Bir  taraftan  da  onun  önüne  geçmeye
            çalışacağız.  Tavsiye  edeceğiz.  “Yapma  kızım,  günahtır.  Haramdır.  Bak
            gençler  de  ölüyor.  Ölür  gidersin,  ölmezsen  de  günah  kazanacaksın.”
            diyeceğiz. Sonunda yine öleceksin denilecek. Bir oğlumuz var mesela: Cami
            tanımaz,  cemaat  tanımaz.  Gidiyor  meyhanelerde  günah  işliyor.  Buna  da
            mâni  olacağız.  Bu  günahtan  belki  bir  kâr  elde  ediyor.  O  kazancı  eve
            getiriyor.  Hâlbuki  onun  kazancı  helal  değil.  Buna  da  engel  olmak  lazım.
            Yine de çok şükür ki Allah bizi, sizi, bu cemaati, ehl-i Sünnet olarak halk
            etmiş. Fakat İslâm’da cihad var: dille cihad, kalbî cihad.
               Dille cihad: bu cihad herkes için vardır. Çünkü Allah’ın emridir. Kadında
            da  var  bu  cihad,  erkekte  de  var.  Sen  bir  annesin.  Hanım  olarak  kızlarının
            tesettürüne hâkim olacaksın. Ama “Ne yapalım, bu zamanda herkes böyle!”
            demekle  sen  bundan  kurtuldun  mu  sanıyorsun?  15  yaşına  kadar,  mükellef
            oluncaya  kadar  ne  yapacaksın?  Bunun  tesettürünün  üzerinde  duracaksın.
            Ama  15  yaşına  girdi.  Mükellef  oldu  veya  evlendi.  O  zaman  senden  çıktı.
            Allah senden sormaz.
               Onun için Salih Baba’nın divanında bir kelam vardır:
               Eğer simurgu ankasan gurabın yanına varma
               Hakikat andelibi ol gözünü gülden ayırma
               Gurab: Karganın ismi, karga pistir. En pis hayvan.
               Simurgu anka: O kadar temiz bir kuş ki pisliğe yanaşmak değil, pisliği
            gördüğü yok.
               Andelib: Bülbül
               Pis şeyler nerede olur? Zeminde, karada olur. O karaya inmiyor ki, pisliği
            görsün.  Bu  hayvan  havada  yaşıyor.  Neslini  bile  havada  üretiyor.  Yumurta
            yapıyor.  Civcivini  uçuruyor.  Cenâb-ı  Hak  onu  öyle  yaratmış.  Aşağıya
            inmiyor.
               İşte bu kelamda nakşîlerin ruhu, nakşî müritlerinin ruhu simurgu ankaya
            benzetiliyor.
               Gurab kim? Şeriatı, tarikatı olmayan. Şimdi gurab evlerimizde değil mi?
            Sen  namazı  kılarsan  beyin  kılmazsa,  senin  dersin  var,  beyinin  yoksa  sen
            simurgu  anka’sın,  beyin  gurab.  İşte  o  zaman  ne  yapmak  lazım?  Allah’a
            sığınmak lazım. Bir taraftan da cihad. Yani onlara neme lazım değil de ikaz
            yapmak lazım. Tavsiyede bulunmak lazım. Bir taraftan da üzülmek lazım.
            Bir taraftan Allah’tan hidâyet isteyeceğiz. Dua edeceğiz. Bunu yapacağız.
               Yani şeriatı, tarikatı olan bir kimsenin cismi de ruhu da temizdir. Şeriatı,
            tarikatı olmayan bir kimsenin de o kadar pistir, gurabtır.
               Eskiden  Hacc’a  vapurla  gidiyorlarmış.  Gidişleri  gelişleri  altı  ay
            sürüyormuş.  Hacca  gidecek  kimsenin  vapuru  buluncaya  kadar  yürümesi
            gerek. Yürümezse vapuru bulamaz. Yürüdü. Vapuru buldu. Binecek, vapuru
   111   112   113   114   115   116   117   118   119   120   121