Page 121 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 121
Tasavvuf Sohbetleri -1 121
kadar yeme maddesi olursa olsun ekmeksiz yenmiyor. Her şeysiz olur,
ekmeksiz olmaz. Ekmek olunca diğerleri olsa da olur, olmasa da olur.
Cenâb-ı Hak ekmeği nimet olarak halk etmiş ama insanlar ona katık istiyor.
Bu neye benziyor? Cenâb-ı Hak bizi Müslüman halk etmiş. Ekmeğimiz
budur. Katığı nedir? Biz İslâm’ı yaşıyoruz. Ama ibadetimiz amelimiz ne
kadar olursa olsun. Allah’tan gelen hastalığa razı olmak ibadetlerin en
makbulüdür. İnsan ne kadar ibadet yaparsa yapsın hastalıktan dolayı aldığı
ecri hiçbir ibadetten alamaz. Ama razı olacak. Razı olmazsa o kadar ecrini
alamaz.
“Hasta olmayan vücutta, hayır yoktur.” diye hadis-i şerif vardır.
“Eşeddü’l belâ” fermânı var.
Allah’tan gelen bela ne ile geliyor? Hastalıkla geliyor. Fakirlikle geliyor.
Mâişet darlığı. Bir de zillet. Yürek oynatması. Zaten dünyanın azapları da
bunlardır. Bir âyeti kerime var, namazda okunur:
“Rabbenâ a’tinâ fid dünya haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve gınâ
azaben-nâr”
Bunu bilenler salavatlardan sonra okuyorlar. Namazı selamlarken son
tahiyyatta okunur. Meali, manası:
“Yâ Rabbî, dünyada, âhirette bizi nârdan, azaptan koru. Dünyada,
âhirette hayır hasenât işleyenlerden eyle.”
Bu âyetin rumuzlu tarafı da var. Hayır, hasenâtı kim işler? Sağ olanlar
işler. Ölüler işleyemezler. İnsan kendi isteği ile vücudunun herhangi bir
yerine ateşi tutsa da yaksa haramdır. Günah-ı kebâirdir. Dünyada âhiretteki
azaptan alıkor diye isteniliyor. Dünyanın azapları: Fakirlik, hastalık ve
zillettir.
Üç kimsenin öldükten sonra da defteri kapanmıyor. Defterine sevap
yazılıyor. Kim bunlar? Sadaka-yı câriye işleyenler. Neler bunlar? Çeşme,
cami, köprü yaptırmış. Medrese yaptırmış, okul, hastane yaptırmış. Onlar
çalıştığı müddetçe amel defteri kapanmıyor. Bir başka sadaka-yı câriye
hangisi? Sâlih evlat yetiştirmek. Sâlih evlat hangisi? Oğlunu okutmuş âlim
yetiştirmiş. O da açmış medreseyi, hocaları yetiştiriyor. Âlim yetiştirmiş
oğlunu, o da hafızları yetiştiriyor. O hafızlar da hafız yetiştiriyor. O da
sadaka-yı câriye oluyor. Oğlunu meşâyih yetiştirmiş. O da meşâyihler
yetiştiriyor. İşte insanlar böyle eserler bırakıyorsa defterleri yine kapan-
mıyor.
Halka hizmet gören müesseseler yaptırılınca veya katkıda bulununca da
defterler kapanmıyor. Bir insanın tahammül edemeyeceği bir hastalık azap-
tır. Tahammül edemeyeceği fakirlik, bu da azaptır. Dayanamayacağı bir
zillet, bu da azaptır. Bunlardan kurtuluş var mı? Yok, olamaz.
Hadis var:
“Dünyada Müslümanlara rahatlık olmaz.”
Rahatlık olmayacaksa işte, bizim hastalığımız olur, geçim darlığı olur,
yürek oynatması olur, olur, olur... Bunlardan maksat Rabb’imizi tanıyalım.
Rabb’imize sığınalım. Bir de burada Cenâb-ı Hak bizi mecbur tutuyor. Bize
bu gibi şeyleri vermiş ki biz ona sığınalım. Çünkü bu nefis öyle bir şey ki
rahatlıkta Rabb’ini unutur. Rahat ve safahat içerisinde olunca Rabb’ini
unutur. Sığınamaz Rabb’isine.