Page 128 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 128

128                                                Gül'den Bülbüllere

               “Varlığı  olmayan  bir  insan  eşyayı  nasıl  kullanabilecek?”  Bunu  yine
            hazmedememiş. Bunu üç defa tekrar etmiş. İşte bu arada Hacc’a göndermiş.
            Hacc’a gönderirken demiş ki:
               “Hac’da Abdülkerim isminde bir evliyâullâh vardır. Abdallar sınıfından.
            O hiç et yemez. Hep oruç tutar. Ondan çok faydalanırsın. Tavaf, sa’y, hac
            farizalarından  kalan  boş  zamanlarında  onun  sohbetini  kaçırma.  Onun
            sohbetinde bulun.” demiş.
               Bu  gitmiş  Hacc’a.  Tavafını,  sa’yını  yaptıktan  sonra,  Hacc’ın  zamanını
            bekliyor.  Ertesi  sene,  tekrar  başlasın  diye.  Boş  zamanlarında  Abdülkerim
            Efendi’nin sohbetine devam ediyor. İlk görüşmede elini öpüyor.
               Diyor ki:
               “Ben Buhara’dan geliyorum. Şeyh Efendim’in sana selamı var.”
               “Ha siz Acemsiniz!” diyor. Hangi tarikattansınız diye sorup, öğrenince:
               “Ha siz Azizlerdensiniz!” diyor.
               (Bizim tarikatın bir ismi de Azîzân Tarikatı. Azizler tariki. Bir ismi de
            Nâzenîn tarikatı… Kibâr demek.)
               “Be efendi, sizin şeyhiniz hayatta mı?”
               “Hayatta efendim. Selamı var.”
               Selamı alıyor:
               “Siz şeyhinizin huzuruna geldiğiniz zaman ne ifâde eder, ne emreder?”
            diyor.
               “Biz şeyh efendimizin her huzuruna gittiğimizde bize şu emri buyururdu:
               Bizim  huzurumuza  geldiğiniz  zaman  gönlünüzden  bütün  her  arzuyu,
            bütün  düşünceleri,  hepsini  çıkarın.  Sadece  Allah’ı  kalbinize  alın.  Allah’ı
            anaraktan gelin.”
               “Eee, siz ne dersiniz?”
               “Biz sükût ederiz.”
               “Siz  ne  dûn-u  himmet  insanlarmışsınız.”  diyor.  Yani  himmet  alama-
            mışsınız. “Himmetten mahrum kalmışsınız.” diyor.
               “Peki efendim, ne dememiz lazımdı?” diye soruyor.
               “Şeyhinize niye diyemediniz ki: Biz Allah’ı bilemeyiz. Biz Allah’ı fehme-
            demeyiz. Biz sizi biliriz.”
               Âyetler  var,  hadisler  var,  açıklanıyor.  Evliyâullâhın  eli,  kudret  elidir.
            Kelâm-ı kibârda ne geçiyor?
               Elinde var iken fırsat geçirme ede gör gayret
               Tuta gör bir yed-i kudret olunsun menzilin bâlâ
               Bâlâ: Yüksek.
               Ruh  ile  yükselinir.  Ruh  yüksek  bir  yerden  gelmiş.  Bir  kudret  eli  tut.
            Allah’ın  zâhirde  bir  eli  var  mı?  Nasıl  biz  onun  elinden  tutalım?  Ama
            Evliyâullâhın  elinden  tutan,  kudret  elinden  tutmuş  olur.  Sıdk  u  sadakatle
            tutmalı.
               Dest-i kudretiyle tuttu elimden
               Mâsivâlar ref’olundu dilimden
               Halâs oldum ayrılıktan ölümden
               Katre iken bahr u umman eyledi
   123   124   125   126   127   128   129   130   131   132   133