Page 138 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 138

138                                                Gül'den Bülbüllere

               Allah’ın peygamberinin sözlerinde hilaf olmaz.
               Bu zaman gelmiş midir? Gelmiştir. Niçin? Bu zamanımızda Müslümanlar
            o kadar grup grup ayrılmışlar ki!
               Çok kulak verme bu kavmin ekseri deccâlîdir
               Hak Teâlâ’nın kelâmı Hazret-i Kur’ân’a bak
               Bir de:
               Birtakım dehrî oturmuş akl-u rûhtan bahseder
               Nâsı idlâl eyleyip söyleşdiği yalana bak
               Bir  cemaat  Kitap’tan,  Sünnet’ten  ayrılırsa,  dalâlete  düşüyor.  Kitap’tan,
            Sünnet’ten nasıl ayrılıyorlar? Tefrika yaparak. Nasıl oluyor bu?
               “Cuma  namazı  yok.”  diyenler  var.  Bunlar  halkı  dalâlete  düşürüyorlar.
            Hâlbuki hadis-i şerif var:
               “Özürsüz  üç  cumayı  üst  üste  terk  eden  münafıktır.”  Bu  emir  var  iken
            nasıl  cuma  namazı  yok  diyorlar?  Cuma  namazı  kılınmaz  diyorlar,  saf
            Müslümanlara,  bilmeyenlere.  Onların  ümmîliklerinden  yararlanıyorlar,
            onları bölüyorlar.
               Bir de: “Bu zaman, darü’l-harb olduğu için faiz helaldir.” diyenler de var.
               Hâlbuki  ne  demek?  Faizi  kesinlikle  haram  kılmış  Cenâb-ı  Hak.  Niçin
            darü’l-harbte olsun? Fert olarak İslâm’ı yaşıyorsun.
               Bundan başka: “Bu imamlar devlet memurudur. Bu küfür devletinin me-
            murlarının maaşları helâl değildir.” diyorlar.
               Hâlbuki İslâm’da Kitap, Sünnet Müslümanların birleşmesini emrediyor.
            Tefrikayı  yasaklamış.  Biz  şimdi  bir  taraftan  şükredeceğiz.  Hiç  olmazsa
            bildiğimiz  kadar  yaşıyoruz.  Günahı,  sevabı,  hayrı,  şerri,  tefrik  ediyoruz.
            Edebildiğimiz  kadar.  Gücümüzün  ölçüsünde.  İlmimizin  dahilinde.  Bazı  da
            var ki bilmiyoruz. Bazı da var ki gücümüzün dışına çıkıyor. Nasıl oluyor?
            Bir  devlet  memurunun,  herhangi  bir  Sünnet’e  aykırı  olan  yaşantısı  varsa.
            Onu yapacak mecbur.
               Peki  inancını  yaşayamıyor  diye  oradan  ayrılırsa  kimin  eline  geçer  bu
            görevler? Büsbütün inanmayanların eline geçer. O zaman da tüm idareye el
            koyarlar. Ezan da okutmazlar. Caminin kapısını da kilitlerler. Müslümanlar
            camiyi cemaati çoğaltmak istiyorlar. İnanmayanlar da yok etmek istiyorlar.
            Böyle bir mücadele de var.
               İnancımızı yaşamazsak Cenâb-ı Hak, bizi hidâyetten dalâlete düşürür.
               Dalâlet: Allah korusun helak olmaktır. Yok olmaktır.
               Hidâyet  kurtuluştur.  Dalâlete  düşenlerin  öldükten  sonra  ruhları  azap
            görecek. Kurtuluş yok.
               Amme Suresi’nin son âyetinde bakın ne buyuruyor Cenâb-ı Hak:
               “O azâbı görenler kafirler”
               Yalnız burda ehl-i küfür, ehl-i azap vardır. Ehl-i küfür ebedi kalır. Ehl-i
            azap yanar, çıkar. O azabı görenler:
               “Yâ  Rabbî!  Sen  bizi  dünya  âleminde  toprak  halk  etseydin,  insan  halk
            etmeseydin. Bu azabı da görmeyeydik derler?” Demek ki dünya âlemindeki
            zevki, sefâsı, yemesi içmesi ona ne oluyor? Azap oluyor.
   133   134   135   136   137   138   139   140   141   142   143