Page 141 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 141

Tasavvuf Sohbetleri -1                                           141

               Bizi Müslüman yaratmış. Eğer kıymetini bilirsek, Cenâb-ı Hak bize cen-
            netini ihsân edecek. Cemâlini ihsân edecek. Ama bu inancımızı yaşamazsak?
            İnancımızı muhafaza ettiren ameldir.
               İnancımızı  yaşayamazsak  eğer,  Allah  korusun  imanı  elinden  gider.
            Gitmezse  bile  azabını  çeker.  İnsanları  kurtaran  ancak  inancı  yaşamaktır.
            İtikat amel birleşmezse insanlar kurtulmaz.
               İtikat: İnanmak. Amel: İnandığını işlemektir.
               En  büyük  nimetimiz:  İnananlardan  yaratmış.  Bunun  da  kıymetini  bile-
            ceğiz.
               Onun için buyuruluyor ki:
               Gider bu “ahsen-i takvim” bozulur
               Varıp hep yerli yerine dizilir
               Sen zaten kıymetlisin. Cenâb-ı Hak seni kıymetli yarattı. İnandığın için
            kıymetlisin.  Ama  kıymetini,  inancını  yaşayarak  bulacaksın.  Cenâb-ı  Hak
            öyle buyurmuyor mu:
               “Kulum  bana  hizmet  ederse,  biz  ona  dünyayı  hizmetçi  yaparız.  Kulum
            dünyaya hizmet ederse biz dünyayı onun sırtına yükleriz.”
               Şükretmek, bizim nimetimizi artırır.
               Fikir  ne  yapar?  Bizi  tarik-i  müstakîmden  ayırmaz.  Daima  hocalar  dua
            ederler: “Tarik-i müstakime getirsin. Tarik-i müstakimden ayırmasın.” diye.
               Tarik-i müstakîm nedir?
               Allah’a  giden  yol.  Zaten  Allah’tan  geldik,  Allah’a  gideceğiz.  Ruh
            Allah’tan geldi, Allah’a gidecek. Ceset topraktan geldi, toprağa gidecek.
               Tarik-i müstakîm: Kitap, Sünnet’tir. İnancını ne ile yaşayacak? Kitap’a
            inanacak. Peygamber’e inanacak.
               Cenâb-ı Hak öyle buyurmuyor mu:
               “Habîbim,  Bana  itaat  eden,  sana  tâbi  olsun.  Sana  tâbi  olmayan, Bana
            itaat etmiş değildir.”
               Âmentünün  şartlarından  birisi  de  Resûlullâh’a  inanmak,  Resullere
            inanmak,  onlara  tâbi  olmak.  Tâbi  olmazsa  Allah’a  inanmış  değil.  Allah’a
            itaat etmiş değil.
               Fakat bu zamanda insanlar Kitap’tan, Sünnet’ten uzaklaşmışlar veya da
            uymuyorlar.  Uyanlar  var  mı?  Var.  Tâbi  olanlar  kurtulacak.  Tarik-i  müsta-
            kîmden mânâ Allah’a giden yoldur. Allah’a ne gider? Ruh gider. Ruh ne ile
            gider  Allah’a?  Şeriat,  tarikat,  hakikat,  mârifetle  gider.  Peki  bu  şeriatı,
            tarikatı, hakikati, mârifeti ne ile elde eder? Tarik-i müstakîmden ayrılmazsa.
            O da Kitap ve Sünnet’e uymaktır. Bunun için de fikir lazımdır. İnsanlar her
            sözünü  düşünerekten  konuşsun.  Elbette  bu  Müslümanlar  için.  Bir  defa
            konuşmadan  önce  o  sözünü  şeriata,  tarikata  tatbik  etsin.  Öyle  birden
            konuşmasın.  Tarikatı  varsa  tarikata  tatbik  etsin.  Şeriat,  tarikat  birbirinden
            ayrı değil ki.
               Tarikat: İlim, amel, ihlâstan ibaret. Şeriat: Kitap, Sünnet, icmâ, kıyastır.
               Biz bu zamanda bunları tam bilemiyoruz. Bizim Kitapımız, Sünnetimiz,
            bizim meşâyihimizdir. Biz meşâyihimize uyduksa tamam. Kitap’a, Sünnet’e
            uyduk. Tarik-i müstakîmden kaymadık. Niçin?
   136   137   138   139   140   141   142   143   144   145   146